Lütfen benimle samimi ol.
- Please be frank with me.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.
- Frankly speaking, I think he's a good boss.
Gerçekten dürüst olmamı istiyor musun?
- Do you really want me to be frank?
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
Buy a package of franks for the barbecue.
May I be frank with you?.
Franklin convinces France to help Americans.
- Franklin Amerikalılara yardım etmesi için Fransa'yı ikna ediyor.
Four metres of this material cost nine francs; therefore, two metres cost four and a half francs.
- Bu malzemenin dört metresi dokuz franka mal oluyor; Bu nedenle, iki metresi dört buçuk frank mal olur.