Sağlık ve lezzet için!
- For health and pleasure!
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.
- We had to sell the building because for years we operated it in the red.
Çünkü dün uzun bir süre çalıştım.
- Because I studied for a long time yesterday.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik.
- We've found him to be the right man for the job.
Okula yakın yaşadığımdan dolayı,öğle yemeği için eve geliyorum.
- Because I live near the school, I come home for lunch.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
- We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
O, resim eğitimi amacıyla Paris'e gitmeye karar verdi.
- He decided to go to Paris for the purpose of studying painting.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
- I've been in China for less than a month.
Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
- I haven't seen anything of him for some time.
Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.
- This symbol stands for strength and integrity.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Biz hepimiz dünyada barış için özlem duyuyoruz.
- We are all longing for peace in the world.
Su olmasaydı, dünyada hayat olmazdı.
- If it were not for water, there would be no life on the earth.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
- It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
Benim aradığım budur! diye haykırdı.
- This is what I was looking for! he exclaimed.
Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
- Please give me your picture lest I forget how you look.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
O Amerika'ya gittiğinden beri ondan haber almadım.
- I have not heard from him since he left for America.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Tom has loved Mary for a long time.
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
- I bought him a drink in return for his help.
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
- He was framed for murder.
Bir haftadır grip yüzünden yataktayım.
- I've been laid up with flu for the last week.
Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı .
- Between ourselves, he was dismissed for bribery.
Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
- Forgive them, for they know not what they do.
Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
- I prefer to buy domestic rather than foreign products.
ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.
- In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
Kadın onu başka bir erkek uğruna terk etti.
- She left him for another man.
Sağlığım uğruna işimi bırakacağım.
- I'll quit my job for the sake of my health.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
O evsizler adına konuştu.
- She spoke for the homeless.
Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı.
- Pele played for the Brazilian teams in many important matches.
Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
- For all his riches he is not happy.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
- You are doing well for a cub reporter.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
Japonya güzel şehirlerle doludur. Örneğin, Kyoto ve Nara.
- Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for instance.
Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.
- In large cities, in London for instance, there is heavy smog.
Şimdilik bu kadar yeterli.
- That's enough for now.
Şimdilik yapabileceğimin hepsi bu.
- This is all I can do for now.
Kiralık bir evimiz var.
- We have a house for rent.
Park Caddesinde sahip olduğun o kiralık eve ilgi duyuyorum.
- I'm interested in that house you've got for rent on Park Street.
Onu elbette bilmiyoruz.
- We don't know that for sure.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Mesela, bu bir aşk şarkısı.
- For example, this is a love song.
Mesela, bu bir kalem.
- For example, this is a pen.
Hayvanları seviyorum, mesela kediler ver köpekleri.
- I like animals, for example, cats and dogs.
Mesela, bu bir aşk şarkısı.
- For example, this is a love song.
Bu nedenle, seninle gidemem.
- For this reason, I cannot go with you.
Bu nedenle seninle aynı düşüncede değilim.
- For this reason I cannot agree with you.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp.
- Professional translators quite often specialize in just one field, for example law or medicine.
O bu yüzden okulu bıraktı.
- It is for this reason that he left school.
Sadece zevk için okula gelmeyin.
- Don't come to school just for fun.
Tom zevk için tartışan insan türüdür.
- Tom is the kind of guy that argues for fun.
O, bir süre burada kaldı.
- He stayed here for a while.
Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
- For a while she did nothing but stare at me.
Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
- Tom always blames Mary for everything.
Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
- Tom always blames me for everything.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
Gerçekten ihtiyacım olan şey, uzun zamandır tanıdığım en iyi arkadaşlarım Tom ve Mary ile biraz zaman geçirmekti.
- What I really needed was to spend a bit of time with my best mates Tom and Mary, who I've known for ages.
Seni uzun zamandır görmedim. Seni en son ne zaman gördüğümü hatırlıyor musun?
- I haven't seen you for ages. Do you remember when I saw you last?
Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.
- For all his faults, Sam is still a very likable person.
Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
- For all his riches he is not happy.
Sami'nin yaşamı sonsuza dek değişti.
- Sami's life was changed for ever.
Sami, Leyla'nın hayatını sonsuza dek değiştirdi.
- Sami changed Layla's life for ever.
Tom'un evi satılıktır.
- Tom's house is for sale.
Bu kitap satılık değil.
- This book is not for sale.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Şimdilik büyük tayfun olmayacak.
- There will be no big typhoon for the moment.
Şimdilik sakinleşiyor.
- She is being quiet for the moment.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Bir süredir seni görmedim.
- I haven't seen you for a while.
Bir süredir bunu düşünüyorum.
- I've been thinking about this for a while.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
- His story may sound false, but it is true for all that.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana sonsuza kadar kalbimi vermek istiyorum.
- I want to give you my heart for ever.
Sami'nin yaşamı sonsuza kadar değişiyordu.
- Sami's life changed for ever.
Bazı Almanca kelimelerin telaffuz edilmesi İngilizce konuşan biri için son derece zordur. Örnek olarak: Streichholzschächtelchen.
- Some German words are extremely difficult for an English speaker to pronounce, for example Streichholzschächtelchen.
Mağaza temelli olarak kapalı. O tasfiye oldu.
- The store is closed for good. It's been liquidated.
Mağaza tasfiye edildi. O temelli olarak kapalı.
- The store has been liquidated. It's closed for good.
Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.
- Tom intends to live in Japan for good.
Dükkân sürekli olarak kapandı.
- The store closed down for good.
O, sonsuza kadar elveda dedi.
- He said good-bye for good.
Bu olayı sonsuza kadar hatırlayacağım.
- I'll remember this incident for good.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Ben özellikle bu tür resimleri sevmiyorum.
- I, for one, don't like pictures like this.
Evvela hiç param yok ve ikinci olarak hiç boş vaktim yok.
- For one thing, I've no money, and for another, I've no leisure.
Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
- For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
- For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
Uzun süredir bunu bekliyorum.
- I've been waiting for this for so long.
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
- He said he would give us his decision for sure by Friday.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.
- I will accept full responsibility for this.
Bunun için onu ne kadar övsek azdır.
- We cannot praise him highly enough for this.
Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.
- Even your faults do not lessen my respect for you, and in friendship this is what counts.
Yardımın için sana çok fazla teşekkür edemeyiz.
- We cannot thank you too much for your help.
İyiliğiniz için size minnettarım.
- I am grateful to you for your kindness.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing it for you.
Patates cipsi senin için iyi değildir.
- Potato chips are not good for you.
Sana bunu bedava veriyorum.
- I'm giving it to you for free.
Sana bunu bedava vereceğim.
- I'll give it to you for free.
Japonya'dan temelli olarak ayrılmıyorsun, değil mi?
- You aren't leaving Japan for good, are you?
Mağaza temelli olarak kapalı. O tasfiye oldu.
- The store is closed for good. It's been liquidated.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
Oyun tasarımının en önemli bölümlerinden biri de kısaca grafik kullanıcı arayüzü veya GUI'dir.
- One of the most important parts of game design is the graphical user interface, or GUI for short.
Benim adım Robert, bu nedenle bana kısaca Bob derler.
- My name is Robert, so they call me Bob for short.
Ben bir süre için izin istedim.
- I asked for some time off.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.
- Peter has been trying to find a new apartment for some time.
Meseleyi şimdilik olduğu gibi bırakalım.
- Let's leave the matter as it is for the present.
Bir kez ve herkes için bunu yasaklıyorum.
- Once and for all, I forbid it.
Kanun herkes için aynıdır.
- The law is equal for all.
Tom onu sadece eğlence için yaptı.
- Tom did it just for fun.
Buralarda eğlence için ne yaparsın?
- What do you do for fun around here?
Her kim geç kalkarsa, onun için, yeterli ekmek olmayabilir.
- One who wakes up late, for him, there may not be enough bread.
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
Bu benim için çok zordu.
- This is very difficult for me.
Bu benim için çok zordu.
- This is too difficult for me.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
Bence bir süre için güvenliyiz.
- I think we're safe for a while.
Bir süre için gitmiş olabilirim.
- I might be gone for a while.
Tom bütün bilgimize göre ölü olabilir.
- Tom might be dead for all we know.
Hepiniz için önemli bir görevim var.
- I have an important mission for all of you.
Sözde psişik güçlerine karşın kendi ölümünü tahmin edemedi.
- For all his supposed psychic powers, he could not predict his own death.
Bütün servetine karşın, o çok mutlu değildir.
- For all his wealth, he is not very happy.
Onlar geri dönmemek üzere Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamaya karar verdi.
- She has decided to live in the United States for good.
Jane, geri dönmemek üzere Japonya'yı terk etti mi?
- Has Jane left Japan for good?
O sonsuza dek Japonya'ya terk etti.
- He left Japan for good.
Tom ömür boyu hapse gidiyor.
- Tom is going to prison for life.
Tom'a bir devlet cezaevinde ömür boyu hapis cezası verildi.
- Tom was imprisoned for life at a state penitentiary.
Bazı şirketler işçilerine yaşam boyu bir iş garanti ediyor.
- Some companies guarantee their workers a job for life.
Neden bir kez olsun bana karşı kibar olamıyorsun?
- Why can't you be nice to me for once?
Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
- Why can't you be nice for once?
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
What did he ask you for?.
UK He looks better for having lost weight.
My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.
Because of these trees, he can't see the forest.
- He can't see the forest for the trees.
All I want is for you to be happy. (=All I want is that you be happy.).
He was headed for the door when he remembered.
I will stand in for him.
He lost his job, for he got into trouble.
He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
- He was nervous because he was leaving for America the next morning.
Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lies in the tail, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
- Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lyeth in the tayl, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
I'm looking for my friend.
Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.
For all his protests, he was forced to have a bath.
Many types of cheese exist, for example Gouda and Cheddar.
When they fixed that one bug, we got this new software feature for free.
We got all our food for free, it was included in the contract.
A bad haircut is no fun, but at least you're not stuck with it for good, only until it grows out.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
For once in her life she was surprised out of her reserve; she caught her girl in her arms and crushed her and her flowers against her heart, kissing the bright hair and sweet face warmly.
I don't like this carpet - for one, it doesn't suit our lounge room at all and it's also much too expensive.
I know you may not agree but I, for one, think we should get rid of this unfair piece of legislation.
Is this ladder for sale? - No, it is used to reach the products on the upper shelves.
This is Ricardo, or Ricki for short.
Did you enjoy the concert? -- For sure.
Now, just for the record, you have served time for drug dealing, haven't you?.