Определение follower в Английский Язык Турецкий язык словарь
- destekçi
- {i} taraftar
- {i} takipçi
Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç bir takipçisi yoktu.
- Rousseau was mad but influential; Hume was sane but had no followers.
Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
- Are you a leader or a follower?
- {i} mürit
- izdeş
- başlık
- yanlı
- (Avcılık) gerdel
- şakirt
- hayran
- yandaş
- {i} baskıcı
- dili hayran
- (Tekstil) takip çubuğu
- {i} havari
- (Nükleer Bilimler) (reactor technology) izleyici
- {i} hizmetli
- {i} peyk
- takip eden
- kuyruk
- selef
- follow
- izlemek
Yapmanız gereken bütün şey beni izlemektir.
- All you have to do is follow me.
Tom'u izlemek zorunda değiliz.
- We don't have to follow Tom.
- follow
- {f} takip etmek
Tom'un Mary'yi takip etmekten başka hiçbir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to follow Mary.
Biz onu takip etmek zorunda değiliz.
- We don't have to follow her.
- follower of tantrism
- tantrism takipçisi
- follower rest
- (Mühendislik) gezer yatak
- follower's role
- (Sosyoloji, Toplumbilim) Liderlik vasfına sahip olmayan, başkalarının yönlendirmesini takip eden kişinin rolü veya konumu
- follower of hitler
- hitler taraftarı
- follower of sharia
- (Politika, Siyaset) şeriatçı
- follower pin
- izleyici pin
- follower ring
- segman tutma çemberi
- follower ring value
- gözlü sürme vana
- follow
- takip
Nereye giderseniz gidin, sizi takip edeceğim.
- No matter where you go, I'll follow you.
Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
- The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- follow
- izleme
O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.
- He signaled that I should follow him.
Kitaplar bilimleri izlemeli ve bilimler kitapları değil.
- Books must follow sciences, and not sciences books.
- follow
- {f} izle
Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
- Although each person follows a different path, our destinations are the same.
Biz onun dersini izlemeliyiz.
- We should follow his example.
- follow
- dinlemek
Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
- All that you have to do is to follow his advice.
O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to follow those orders.
- follow
- dolayı olmak
- emitter follower
- emetör sürücü
- follow
- itaat etmek
- follow
- kollamak
- follow
- ardına düşmek
- follow
- binaenaleyh
- follow
- kovalamak
- follow
- kavramak
- follow
- anlamak
- follow
- sonucu çıkmak
- follow
- izlemek (birisini)
- followers
- koşuntu
- magazine follower
- (Avcılık) gerdel
- cam follower
- supap iteceği
- cam follower
- subap iteceği
- cam follower
- itecek
- camp follower
- ordunun gerisinden gelen siviller
- cathode follower
- katot çıkışlı amplifikatör
- cathode follower
- katot takipçisi
- cathode follower amplifler
- katot çıkışı kuvvetlendiricisi
- follow
- hemen ardından yer almak
- follow
- dikkatle dinlemek
- follow
- -in ardından gelmek
- follow
- uymak
Her zaman kurallara uymak zorundayız.
- We always have to follow the rules.
Onlara uymak zorunda değiliz.
- We don't have to follow them.
- follow
- {i} aşağıdaki
Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
- Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
Aşağıdaki malzemelere ihtiyacım var.
- I need the following items.
- follow
- -in sonucu olmak
- follow
- oluşmak
- follow
- peşinden gitmek
- follow
- arkasından gelmek
- follow
- {f} sonra gelmek
- Follow
- uyun
Sorular sormayın. Sadece emirlere uyun.
- Don't ask questions. Just follow orders.
Lütfen hemşirenin emirlerine uyun.
- Please follow the nurse's directions.
- crowd follower
- Çoğunluğun fikrini benimseyen; meseleleri kendi bakış açısıyla değerlendirmeyen ve çoğunluğun fikirlerini, değerlerini ve prensiplerini kabul eden
Are you a crowd follower or a crowd leader?.
- fast follower
- Olayları, gidişatı vs. derhal hızlı bir şekilde takip eden
- follower of
- peykin
- trend follower
- Güncel akımları takip eden, moda olan şeylerin takipçisi
- camp follower
- sempatizan
- camp follower
- orduyu takip eden fahişe veya yardakçı
- camp follower
- parti taraftarı
- curve follower
- egri okuyucu
- emitter follower
- emetor surucu
- follow
- peşini bırakmamak
- follow
- arkasından yetişmeye çalışmak
- follow
- çıkmak
Buradan canlı çıkmak istiyorsan, beni izle.
- If you want to get out of here alive, follow me.
- follow
- (Askeri) UP ECHELON (AIR TRANSPORT): İNDİRME TAKVİYE KADEMESİ (HAVA ULAŞTIRMA): İndirme hedef bölgesine, hücum kademesinden sonra intikal eden unsurlar
- follow
- follow after peşinden gitmek
- follow
- bilardoda bir vuruş
- follow
- mesleğinde çalışmak
- follow
- {f} sürdürmek
- follow
- anlaşılmak
- follow
- {f} sonucu olmak
- wire follower
- (İnşaat) tel takip çubuğu