Dan'ın ceseti yüzme havuzunda yüzüyordu.
- Dan's body was floating in the swimming pool.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Tom havuzda yüzen bir şey gördü.
- Tom saw something floating in the pool.
Tekne yüzen bir buz tarafından parçalandı.
- The boat was broken by the floating ice.
Beyaz bir bulut mavi yaz gökyüzünde yüzüyordu.
- A white cloud is floating in the blue summer sky.
Polis, Tom'un vücudunu limanda yüzerken buldu.
- The police found Tom's body floating in the harbour.
Tom'un cesedi denizde başıboş yüzerken balıkçılar tarafından bulundu.
- Tom's body was found by fishemen floating adrift in the sea.
In China, the large floating population has tended to gravitate to cities.
floating buoys.
Where's the restroom? My back teeth are floating!.
Where's the restroom? My back teeth are floating!.