Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- Brown and his friends were forced to flee.
Bahçede bir tavşan koşuyor.
- A rabbit is running in the garden.
Bir tavşan gibi yüz yıl yaşamaktansa, bir kaplan gibi bir gün yaşa.
- Rather than live a hundred years as a rabbit, live one day as a tiger.
Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Tavşanlar havuç yemeği severler.
- Rabbits like to eat carrots.
Bazı yabani tavşanları ormanda görebilirsiniz.
- You can see some wild rabbits in the forest.
Etherical products flee once freely exposed to air.
The criminals took flight as soon as they heard the sirens.
The informant seemed skittish, as if he was about to rabbit.