O bana düz bir cevap verdi.
- He gave me a flat answer.
O eve giderken düz bir lastik aldı.
- She got a flat tire on her way home.
Apartman dairesinin üç yatak odası var mı?
- Has the flat got three bedrooms?
Apartman dairesinde iki banyo var mıdır?
- Are there two bathrooms in the flat?
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
Önerimi açıkça reddetti.
- He rejected my offer flatly.
Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
- He flatly refused her requests for help.
Lütfen bu düz lastiği tamir eder misiniz?
- Could you please fix this flat tire?
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Patrona yağ çekmene gerek yok.
- You don't need to flatter your boss.
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
- He flatly turned down our request.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
- Do you have a flat or a house?
Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
- He rejected our demand flatly.
Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.