Onu pohpohlamak istedim.
- I wanted to flatter her.
O beni pohpohlamak istedi.
- She wanted to flatter me.
O bana kompliman yapmak istedi.
- He wanted to flatter me.
Sanırım pohpohlanmalıyım.
- I suppose I should be flattered.
Onu pohpohlarsan, her şeyi yapar.
- If you flatter him, he'll do anything.
Dünya yuvarlaktır, düz değil.
- The earth is round, not flat.
Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
- Its surface was as flat as a mirror.
Apartman dairesinde iki banyo var mıdır?
- Are there two bathrooms in the flat?
Apartman dairesinin bir garajı var mı?
- Has the flat got a garage?
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
- He flatly refused her requests for help.
O fikri açıkça reddetti.
- He flatly rejected that idea.
Senin bu patlak tekeri şimdi tamir etmek için zamanın olur muydu?
- Would you have time to fix this flat tire now?
Lütfen bu düz lastiği tamir eder misiniz?
- Could you please fix this flat tire?
Bir patlak tekerim var.
- I've got a flat tire.
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
- He flatly turned down our request.
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Pohpohlanmış hissetmelisin.
- You should feel flattered.
Pohpohlanmış olduğumu söylemeliyim.
- I must say I'm flattered.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
- Do you have a flat or a house?
Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
- When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
Dalkavuklar şeytanın hemşiresidir.
- Flatterers are the Devil's nurses.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.