Onu pohpohlamak istedim.
- I wanted to flatter her.
O beni pohpohlamak istedi.
- She wanted to flatter me.
O bana kompliman yapmak istedi.
- He wanted to flatter me.
Onu pohpohlarsan, her şeyi yapar.
- If you flatter him, he'll do anything.
Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
- We've flattered the director's vanity.
Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
- This child believes that the earth is flat.
Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
- Its surface was as flat as a mirror.
Apartman dairesinde bir telefon var mı?
- Is there a telephone in the flat?
Apartman dairesinin bir bahçesi var mı?
- Has the flat got a garden?
Bir patlak tekerim var.
- I've got a flat tire.
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
O fikri açıkça reddetti.
- He flatly rejected that idea.
Önerimi açıkça reddetti.
- He rejected my offer flatly.
Lütfen bu düz lastiği tamir eder misiniz?
- Could you please fix this flat tire?
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Patrona yağ çekmene gerek yok.
- You don't need to flatter your boss.
Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
- He flatly turned down our request.
Bir patlak tekerim var.
- I've got a flat tire.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Pohpohlanmış olduğumu söylemeliyim.
- I must say I'm flattered.
Pohpohlanmış hissetmelisin.
- You should feel flattered.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
Benim dairem üçüncü katta.
- My flat is on the third floor.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
- He rejected our demand flatly.
Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
- His secretary flatly denied leaking any confidential information.
Dalkavuklar şeytanın hemşiresidir.
- Flatterers are the Devil's nurses.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.