Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
- We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.
- The plumber used many tools to fix our sink.
Tom bütün günü çatıdaki sızıntıyı tamir etmek için uğraşarak geçirdi.
- Tom spent all day trying to fix the leak in the roof.
Bunu onarmak 300 dolara mal olacak.
- It'll cost $300 to fix it.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
Tom onu düzeltmek için ne zaman uğruyor?
- When's Tom coming over to fix that?
Bunu düzeltmek imkansız.
- It's impossible to fix.
Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- I came to fix you a decent meal.
Eğer benim tavsiyemi dinleseydin böyle bir çıkmaz içinde olmazdın.
- If you had followed my advice, you wouldn't be in such a fix now.
Tom kendini berbat bir çıkmazda buldu.
- Tom found himself in a terrible fix.
Onlar tabelayı duvara tutturdular.
- They fixed the sign to the wall.
Düzeltilmesi gereken bir şey gördün mü?
- Did you see anything that needs to be fixed?
Ben sesi nasıl düzeltebilirim?
- How do I fix the volume?
Artık sorunun ne olduğunu bildiğinize göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsunuz?
- Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
Sami daha az pahalı bir onarım önerdi.
- Sami suggested a less expensive fix.
Mümkün olduğunca kısa sürede onu tamir etmesi için birini gönderir misin?
- Will you send someone to fix it as soon as possible?
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch fixed.
Çalışmak için burada olmak yerine onun burada sadece kalıcı bir fikstür olduğunu anlarsın.
- Instead of being here to work, you get the sense that he's simply a permanent fixture here.
Artık sorunun ne olduğunu bildiğinize göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsunuz?
- Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
Artık sorunun ne olduğunu bildiğine göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?
- Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Radyomuzun anteninin sabitlenmesi gerekiyor.
- The aerial on our radio needs fixing.
Saatimin onarılması gerekiyor.
- My clock needs to be fixed.
Bisikletimin onarılmaya ihtiyâcı var.
- My bicycle needs fixing.
That heater will start a fire if you don't fix it.
That plumber's fix is much better than the first one's.
It rained before we repaired the roof, and were we in a fix!.
A majority of voters believed the election was fixed in favor of the incumbent.
She fixed dinner for the kids.
He got caught breaking into lockers, so a couple of guys fixed him after work.
Just one fix! -Alain Jourgensen.
We have a fix on your location.
A leech can fix itself to your skin without you feeling it.
He fixed me with a sickly grin, and said, I told you it wouldn't work!.
She's fixed on the idea of becoming a doctor.
Rover stopped digging under the fence after we had the vet fix him.