fit for or employed in war, brave

listen to the pronunciation of fit for or employed in war, brave
Английский Язык - Турецкий язык

Определение fit for or employed in war, brave в Английский Язык Турецкий язык словарь

fighting
kavga

Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor. - Tom always seems to be fighting.

Kavga ettiği için okuldan kovuldu. - He was expelled from school for fighting.

fighting
{s} savaşan
fighting
dövüş

Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar. - I wish they would stop fighting.

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir. - This is like fighting someone with one arm tied behind your back.

fighting
mücadele

Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı. - Japanese and American forces were still fighting bitterly.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
harp
fighting
{s} savaş

Vietnam savaşında savaşırken öldü. - He died fighting in the Vietnam War.

Sokaklarda savaş vardı. - There was fighting in the streets.

fighting
savaşarak

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

fighting
{s} mücâdeleye hazır
fighting
(Askeri) SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar
fighting
{i} mücâdele

Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı. - Japanese and American forces were still fighting bitterly.

George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu. - George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.

fighting
{s} savaşçı

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

Английский Язык - Английский Язык
{a} fighting
fit for or employed in war, brave
Избранное