Tom'la daha fazla kontak kurmak istemiyorsan, benim için hava hoş.
- If you don't want to have any more contact with Tom, that's fine with me.
Bence hoş görünüyorsun.
- I think you look fine.
O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
- She was a girl with finely chiseled features.
O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.
- Try on that shirt. It's made of fine cotton.
“İyi misin?” “Ben iyiyim!”
- Are you OK? I'm fine!
İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
- Fine, thank you. And you?
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
O, oyun için güzel bir önsöz yazdı.
- He wrote a fine preface to the play.
Onlar Pandora'nın kutusunu açana kadar her şey yolunda.
- Everything is fine until they open Pandora's box.
Seni temin ederim, her şey yolunda.
- I assure you, everything's fine.
Ona o paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.
- He was given the finest education that money could buy.
Bu güzel günlerden bir gün o sadece hak ettiğini alacak.
- One of these fine days he will get his just deserts.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Öyle güzel bir gündü ki çok iyi eğlendik.
- It was such a fine day that we had a very good time.
Tom çok iyi bir müzisyen.
- Tom is a very fine musician.
O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
- He wrote a fine description of what happened there.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.
Bir dolar para cezasına çarptırıldım.
- I was fined a dollar.
Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.
- Ken was fined 7,000 yen for speeding.
Ben iyiyim. Sadece küçük bir kesik.
- I'm fine. It's just a little cut.
Tom 300 dolar para cezası ödedi.
- Tom paid a $300 fine.
Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.
- Ken was fined 7,000 yen for speeding.
Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
- It's going to be fine this afternoon.
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
Mükemmel iyi hissediyorum.
- I feel perfectly fine.
Cümlede bir sıkıntı göremedim.
- The sentence seems fine to me.
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
- The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Of this constraints, the base class constaint and the interface constraint are probably the most often used, with the remaining adding fine-grained control.
Lee en güzel elbisesini giymişti.
- Lee was dressed in his finest clothing.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
- This is the finest picture I have ever seen.
Akıl sağlığı ile delilik arasındaki ince çizgi daha incelmiştir.
- The thin line between sanity and madness has gotten finer.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
- Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
- She was a girl with finely chiseled features.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Hakim, sanığın bütün para cezalarını ödeyecek parayı bulana kadar hapiste kalacağını söyledi.
- The judge said that the defendant will remain in jail until he finds the money to pay all his fines.
He refilled his glass. ‘The fine is very good,’ he said.
Friendly haggling is a fine art and all part of the experience of visiting a local market; it's not meant to be a battle.
There's a fine line between fishing and just standing on the shore like an idiot. - Steven Wright.
Before signing up for such an offer, be sure to read the fine print carefully.
Use the finest sandpaper available.
... It's fine, for example, to have differential policies for ...
... And so we'll get through that just fine, just ...