Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.
- This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil.
Genç kızların narin şekiller için arzusu güçlüdür.
- Young girls' desire for slim figures is strong.
O, rakamları topladı.
- He added up the figures.
Çek miktarını hem rakamla hem de harflerle yazın.
- Write the amount on the check in letters as well as figures.
O orantılı bir figüre sahiptir.
- She has a well-proportioned figure.
Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
- Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
O iyi bir şahsiyete sahiptir.
- She has a good figure.
Onun iyi bir vücut yapısı olduğu için ne giyse ona uyar.
- Because she has a good figure, whatever she wears suits her.
O, açılış törenine çok sayıda misafir davet etmeyi planlayacak.
- He will figure on inviting a lot of guests to the opening ceremony.
Bu sayıları toplayın.
- Add up these figures.
Kate iyi bir endama sahip.
- Kate has a good figure.
Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.
- Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry.
Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.
- A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become.
On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
- The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
Tom'un tekrar yüzüne gözüne bulaştıracağını düşündüm.
- I figured Tom would mess up again.
Postaladığım şeyi nasıl iptal edeceğimi anlayamıyorum.
- I can't figure out how to delete what I just posted.
Bu bloğa nasıl yorum postalayacağımı anlayamıyorum.
- I can't figure out how to post a comment to this blog.
Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
- Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
- I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
Gölgelerden uğursuz bir şahıs ortaya çıktı.
- A sinister figure emerged from the shadows.
Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.
- Tom figured it was worth a try.
Ben uzaktan yaklaşan bir suret gördüm.
- I saw a figure approaching in the distance.
Onu henüz halletmedim.
- I haven't figured that out yet.
Onun nasıl olduğunu hâlâ anlayamıyorum.
- I still can't figure out how it happened.