O, alanı elininin arkası gibi bilir.
- He knows the area like the back of his hand.
Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.
- The playground is divided into three areas by white lines.
Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.
- This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
O, kısa bir süre o bölgede kaldı.
- She stayed in that area for a short while.
Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.
- This area is as big as a football pitch.
Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.
- Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products.
Gördüğüm kadarıyla bu civarda yaya trafiği pek yok.
- There is not a lot of foot traffic in this area so far as I have seen.
Bu civardaki en başarılı askerin adını biliyor musun?
- Do you know the name of the most successful military man from this area?
My guts are a bit sore in that area.