Bir adam kırklı ve ellili yaşlarında hala yürümeye başlayan bir çocuktur.
- In his forties and fifties, a man is still a toddler.
O sadece ellili yılların rock gruplarını dinler.
- He only listens to rock bands from the fifties.
Radyoda çalan ellilerin bir müziği vardı.
- There was some fifties music playing on the radio.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Do you want small bills or are fifties OK?.