feststehende tatsache

listen to the pronunciation of feststehende tatsache
Английский Язык - Турецкий язык

Определение feststehende tatsache в Английский Язык Турецкий язык словарь

given
göz önünde tutulursa
given
{s} verilmiş

Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir. - Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.

Sadece verilmiş 30 dakikada, soruların hepsini cevaplayamazdık. - Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions.

given
given name küçük isim
given
verili

Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir. - Tom is given a bonus three times a year.

Bana ikinci bir şans veriliyor. - I'm being given a second chance.

given
ortada olduğuna göre
given
{f} ver

Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir. - Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.

Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi. - Food and blankets were given to the refugees.

given
eğilimli
given
bakılırsa
given
Belirli

İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur. - The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.

given
(sıfat) verilmiş, belirlenmiş, belli, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı
given
ilk bilgi
given
{s} belli
given
f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri
given
birinci isim
given
imza ve tarihi atılmış
given
{s} bilinen
given
veri

Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir. - Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

given
{s} tarihli ve onaylı
given
{s} belirlenmiş
Немецкий Язык - Английский Язык
established fact
given
donnée
eine feststehende Tatsache sein
to be a matter of fact
so als wäre das eine feststehende Tatsache
as if that's an established fact