Tom's apartment is spacious.
- Tom'un dairesi ferahtır.
A mirror wall in the room creates an illusion of spaciousness.
- Odadaki bir ayna duvar bir ferahlık yanılsaması yaratır.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
It's quite refreshing.
- O oldukça ferahlatıcı.
This is such a relief.
- Bu böyle bir ferahlık.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.