Herkes yasadışı yabancılar karşı düşmanca bir tavır aldı.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için bir insan doğaçlama yapabilmeli ve azimli olabilmeli.
- To survive in a hostile environment, one must be able to improvize and be tenacious.
Bu denizaltı gezegendeki en düşmanca koşullarda çalışabilir.
- This submarine can operate in the most hostile conditions on the planet.
Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.
- I see that I am surrounded by hostile faces.
We defy our foes, for our passion makes us strong!
- Wir trotzen unseren Feinden; denn unser Leiden macht uns stark!
Entering the foe's camp is full of danger.
- Das Lager des Feindes zu betreten ist voller Gefahr.
The enemy kept up their attack all day.
- Der feindliche Angriff hielt den ganzen Tag an.
They attacked the enemy.
- Sie griffen den Feind an.