Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
- There is no reason for you to feel inferior to anyone.
Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.
- I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.
Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Müzik duyguları tahrik eder.
- Music moves the feelings.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Bugün kendimi daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling better today.
Karnında herhangi bir acı hissediyor musun?
- Do you feel any pain in your stomach?
Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
Kendini iyi hissetmediği için yatakta kaldı.
- He stayed in bed because he wasn't feeling well.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Onun duygularına saygı duyun.
- Have respect for his feelings.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Bu konuda iyi bir izlenimim yok.
- I don't have a good feeling about this.
Onun sırrı bildiğine dair bir izlenimim var.
- I have a feeling that he knows the secret.
Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
- The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
Yardıma ihtiyacınız olursa, beni aramaya çekinmeyin.
- If you need help, feel free to call me.
Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
- I find it necessary to be able to say what I feel.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.
- I like to feel sad. I know that most people try to avoid any kind of sad feeling. But I think that is wrong.
Sanırım Tom'un duygularını incittin.
- I think you've hurt Tom's feelings.
Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?
- Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration?
Tom onu birinin izlediği hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that someone was watching him.
Tom Mary'nin ondan bir şey sakladığı hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that Mary was hiding something from him.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
Tom duyguları ile temas halinde.
- Tom is in touch with his feelings.
Başka sorunlarınız olursa benimle temas kurmaktan çekinmeyin.
- Feel free to contact me if you have any other questions.
I feel for you and your plight.
Bark has a rough feel.
He obviously feels strongly about it.
He felt for the light switch in the dark.
She gave me a quick feel to show that she loves me.
I felt my way cautiously through the dangerous business maneuver.
She has a feel for music.
Feel my wrath!.
I can feel the sadness in his poems.
It looks like wood, but it feels more like plastic.
The house gave me a feeling of dread.
Despite the rough voice, the coach is surprisingly feeling.
The wool on my arm produced a strange feeling.
He has no feeling for what he can say to somebody in such a fragile emotional condition.
You really hurt my feelings when you said that.
Many people still have feelings for their first love.