Kendini kötü hissediyor musun?
- Are you feeling under the weather?
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
Tom'un iyi hissetmediğini derhal söyleyebilirim.
- I could tell right away that Tom wasn't feeling well.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
- Feeling the house shake, I ran outside.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Onun duygularına saygı duyun.
- Have respect for his feelings.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Onun sırrı bildiğine dair bir izlenimim var.
- I have a feeling that he knows the secret.
Bu konuda iyi bir izlenimim yok.
- I don't have a good feeling about this.
Sanırım Tom biraz stresli hissediyor.
- I think Tom is feeling a little stressed.
Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.
- I like to feel sad. I know that most people try to avoid any kind of sad feeling. But I think that is wrong.
Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?
- Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration?
Tom Mary'yi daha önce bir yerde gördüğü hissinden kurtulamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that he'd met Mary somewhere before.
Tom Mary'nin ondan bir şey sakladığı hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that Mary was hiding something from him.
The house gave me a feeling of dread.
Despite the rough voice, the coach is surprisingly feeling.
The wool on my arm produced a strange feeling.
He has no feeling for what he can say to somebody in such a fragile emotional condition.
You really hurt my feelings when you said that.
Many people still have feelings for their first love.
... It's always that same feeling of, like, oh, that's exactly what I meant. You know, if ...