fazlalıkları

listen to the pronunciation of fazlalıkları
Турецкий язык - Английский Язык
overages
plural of overage
fazla
much

I don't know much about computers. - Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

fazla
surplus

That country has a trade surplus. It exports more than it imports. - O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.

I bought a backpack at the army surplus store. - Ordu fazlası mağazasında bir sırt çantası aldım.

fazla
over

It is not rare at all to live over ninety years. - Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.

This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years. - Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.

fazla
too, heartily; too much, too many; spare, extra; excessive 5.superfluous; surplus
fazla
big

That jacket is way too big for you. - O ceket sizin için çok fazla büyük.

You have to risk big in order to win big. - Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.

fazla
{s} excessive

Tom complained about the excessive noise. - Tom haddinden fazla gürültü hakkında şikayet etti.

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

fazla
too

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

fazla
{s} superfluous
fazla
to spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
far

He drinks far too much beer. - O çok fazla bira içer.

Tom has far more experience than Mary. - Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.

fazla
ex
fazla
playtime
fazla
redundant

Soldiers currently in theatre will not be made redundant. - Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.

fazla
(Havacılık) safety valve
fazla
oversupplied
fazla
considerable
fazla
spare

Why do you spend most of your spare time with Tatoeba? - Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
above

More than a century ago, a comet or a meteor exploded in the sky above the Tunguska River valley in Russia. The explosion knocked down millions of trees over hundreds of miles. - Bir asırdan fazla bir süre önce, Rusya'daki Tunguska Nehri vadisinin üzerindeki gökyüzünde bir kuyrukluyıldız veya bir göktaşı patladı. Patlamada yüzlerce mildeki milyonlarca ağaç yıkıldı.

Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2. - Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.

fazla
strongly
fazla
extra

They have an extra bed. - Onların fazladan bir yatağı var.

We'll need an extra ten dollars. - Fazladan bir on dolara ihtiyacımız olacak.

fazla
heartily
fazla
over-
fazla
no end of
fazla
de trop
fazla
extravagant
fazla
not more than
fazla
to more than
fazla
what is left over, the remainder
fazla
supernumerary
fazla
excess

You shouldn't eat to excess. - Çok fazla yememelisin.

Don't drink to excess. - İçkiyi fazla kaçırma.

fazla
extra, left over
fazla
unneedful
fazla
in excess of
fazla
plus
fazla
thick
fazla
out

Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other. - Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.

The price turned out to be lower than I thought. - Fiyat düşündüğümden daha da fazla düştü.

fazla
more (than)
fazla
too; too much; too many
fazla
rising of
fazla
super

The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year. - Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.

fazla
ultra
fazla
detrop
fazla
plenty

I've got plenty more. - Çok daha fazlasına sahibim.

There were plenty of guests in the hall. - Salonda çok fazla misafir vardı.

fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

fazla
expletive
fazla
excrescence
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение fazlalıkları в Турецкий язык Турецкий язык словарь

FAZLA
(Osmanlı Dönemi) Çok ziyâde, artık, artan
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) İleri. *Gereksiz, lüzumsuz
Fazla
(Osmanlı Dönemi) BİRUN
Fazla
(Osmanlı Dönemi) MAHŞÜV
fazla
Artmış olan
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı (olan), ziyade
fazla
Fazla olarak hastaydı."- R. N. Güntekin
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade: "Yaşamak için çok zorluk çekiyordu
fazla
Daha çok, aşkın: "Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz."- B. Felek
fazla
Daha çok, aşkın
fazla
Gereksiz, yersiz
fazlalıkları
Избранное