I'm just being pragmatic.
- Ben sadece faydacı davranıyorum.
This law will benefit the poor.
- Bu yasanın yoksullara faydası olacaktır.
The new road will benefit the people living in the hills.
- Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.
She took advantage of his kindness.
- O, kibarlığından faydalandı.
He saw no advantage in waiting any longer.
- Daha fazla beklemenin hiçbir faydası olmadığını anladı.
A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
Is eating fish good for you?
- Sizin için balık yemek faydalı mı?
Smoking is not good for the health.
- Sigara içmek sağlık için faydalı değildir.
Ill-gotten gains never benefit anyone.
- Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country.
- Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.