Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler.
- They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.
- You are always wearing a loud necktie.
Bana o kravatı gösterir misin?
- Could you show me that necktie?
Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.
- Tom often sits in front of his computer all day.
Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.
Not in front of the children!.
Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.