fastened; bound

listen to the pronunciation of fastened; bound
Английский Язык - Турецкий язык
merbut
tied
bağlanmak

Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum. - I don't want to be tied to one company.

tied
düğümlenmiş
tied
{f} bağla

Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı. - The mother tied a ribbon in her daughter's hair.

Onlar hırsızı ağaca bağladılar. - They tied the thief to the tree.

tied
{s} bağlı

O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi. - He demanded that the savage dog be kept tied up.

Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık. - We were tied to our decision because we signed the contract.

tied
{s} borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
tied
{s} bağlanmış

Rıhtıma bağlanmış birkaç balıkçı teknesi var. - There are a number of fishing boats tied up at the dock.

Uyandığımda, kendimi bağlanmış buldum. - When I woke up, I found I had been tied up.

Английский Язык - Английский Язык
{s} tied