Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Bu kitap genç okurların kapasitesi dahilinde.
- This book is within the capacity of young readers.
Salon tam kapasite doluydu.
- The hall was filled to capacity.
Otobüs tam kapasite doluydu.
- The bus was filled to capacity.
Bay Brown büyükelçi sıfatıyla hareket ediyordu.
- Mr Brown was acting in the capacity of ambassador.