Konuyu büyüleyici buldum.
- I found the subject fascinating.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
Benim için, tarih çok etkileyici bir konu.
- For me, history is a fascinating subject.
O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.
- He met many fascinating people in the course of his travels.
Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
- Studying languages is my biggest fascination and hobby.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Kediler tarafından büyülendim.
- I'm fascinated by cats.
Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be fascinated.
Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
- Tom was fascinated by Mary's story.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?
Bu çok ilginç bir makale.
- This is a fascinating article.
Biz onun sesinden büyülendik.
- We were fascinated by her voice.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
Büyüleyici görünüyor.
- It looks fascinating.
Modası geçmiş cazibeleri var.
- They have a nerdy fascination.