Büyüleyici görünüyor.
- It looks fascinating.
Venedik'in büyüleyici bir şehir olduğunu düşünüyoruz.
- We think Venice is a fascinating city.
Onu etkileyici buluyorum.
- I find that fascinating.
Benim için, tarih çok etkileyici bir konu.
- For me, history is a fascinating subject.
Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
- Studying languages is my biggest fascination and hobby.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Tom ve Mary Japon çizgi filmi tarafından büyülendi.
- Tom and Mary are fascinated by Japanese anime.
Tom Mary'nin hikayesinden büyülenmişti.
- Tom was fascinated by Mary's story.
Tom büyülenmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be fascinated.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?
Bu çok ilginç bir makale.
- This is a fascinating article.
O, onun güzelliği ile büyülendi.
- He was fascinated with her beauty.
Onun güzelliği tarafından büyülendim.
- I was fascinated by her beauty.
Venedik'in büyüleyici bir şehir olduğunu düşünüyoruz.
- We think Venice is a fascinating city.
Sanırım o büyüleyici.
- I think it's fascinating.
Modası geçmiş cazibeleri var.
- They have a nerdy fascination.