Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.
- Luna is close by. Mars is much farther away.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Okul istasyondan daha uzaktır.
- The school is farther than the station.
Onlar yangından uzaklaştılar.
- They moved farther away from the fire.
O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.
- He is too tired to go any farther.
Daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any farther.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Daha uzağa yürüyemem.
- I can walk no farther.
Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to walk any farther.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.
- I was too tired to walk any farther.
Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
- The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Fred benden nefret ettiğini söyleyecek kadar uzağa gitti.
- Fred went so far as to say that he had hated me.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple doesn't fall far from the tree.
Tom helps his father out on the farm.
- Tom helps his dad out on the farm.
Tom turned off the engine and shut off the headlights.
- Tom motoru kapattı ve farları kapattı.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
- Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
... TV session tomorrow here at I/O. Let's look a little farther down the road. ...