farklılık

listen to the pronunciation of farklılık
Турецкий язык - Английский Язык
discrepancy
disparity
excursion
difference, being different
(Hukuk) diversification
difference; diversity; variation; divergence; discrepancy; distinction
dissimilarity
variety
diversity

Diversity is what gives us strength. - Bize güç veren şey farklılıktır.

inequality
peculiarity
(Biyoloji) difference

Tom and I have our differences. - Tom'un ve benim farklılıklarımız var.

What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students? - Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?

(Bilgisayar) differences

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness. - İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students? - Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?

distinctness
divergence
distinction
otherness
variation
(Ticaret) differential
contrast
disparateness
diverseness
to differ
fark
difference

There are some differences between British English and American English. - İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.

Difference between Facebook and Twitter is, Twitter is a microblogging service. - Facebook ve Twitter arasındaki fark, Twitter'ın bir mikroblog servisi olmasıdır.

fark
distinctness
fark
distinction

It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'. - İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.

fark
{i} gap

The age gap between them is rather large. - Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.

Society does not encourage relationships between people who have a large age gap. - Toplum büyük bir yaş farkı olan insanlar arasında ilişkiyi teşvik etmez.

fark
odd

Tom noticed something was odd. - Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

fark
matter

You must view the matter from different angles. - Bu konuya farklı açılardan bakmalısın.

It wouldn't matter to me. - Benim için fark etmez.

fark
(Gıda) gradient
fark
(Ticaret) spread

The cancer had spread to several organs. - Kanser farklı organlara yayıldı.

fark
(Bilgisayar) variance
fark
divergence
fark
divaricate
fark
undertaking
fark
majority
fark
disparity
fark
contrast
fark
diversity

Diversity is what gives us strength. - Bize güç veren şey farklılıktır.

fark
discrepancy
fark
divergency
fark
dissimilitude
fark
in difference
fark
to notice

Tom didn't seem to notice any problems. - Tom herhangi bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünmüyordu.

Tom didn't seem to notice. - Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.

farklılıklar
variances
farklılıklar
differences

There are significant differences between those two countries. - Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.

Striking differences existed between the two boys. - İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

duygusal farklılık
chasm
etnik farklılık
ethnic difference
fark
contradistinction
fark
odds

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

fark
difference, disparity; distinction; discrepancy; contrast
fark
variation
fark
differentiation
fark
cachet
fark
disproportion
fark
division
farklılıklar
(Hukuk) diversity
toplumsal farklılık
(Ticaret) social differentiation
Английский Язык - Английский Язык

Определение farklılık в Английский Язык Английский Язык словарь

fark
Fuck, as interjection of surprise, etc
fark
To subject a website to a high volume such that the server stops responding. See slashdot effect
Турецкий язык - Турецкий язык
Farklı olma durumu, ayrımlılık, başkalık: "Evvelkilerle bu son görüşümüz arasındaki farklılıkları ölçüyorum."- Y. K. Beyatlı
Doğal, toplumsal ve bilince dayanan her olay ve olguyu bütün ötekilerden ayıran özellik
Farklı olma durumu, ayrımlılık, başkalık
FARK
(Osmanlı Dönemi) Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer
FARK
(Osmanlı Dönemi) Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık; benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım
fark
Ayrım
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım: "Aralarında sekiz, on yaş fark bulunmasına rağmen, iki akran gibiydiler."- R. N. Güntekin
fark
Çıkarma işleminin sonucu
Английский Язык - Турецкий язык

Определение farklılık в Английский Язык Турецкий язык словарь

kültürel farklılık
kültürü farklı olan,farklı kültüre sahip olan
farklılık
Избранное