Определение far' в Английский Язык Турецкий язык словарь
- far
- {s} uzak
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
- The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- far cry
- (deyim) a far cry (from sth.) çok farklı
- far relative
- Uzak akraba
- far and away
- kat kat
- far better
- çok daha
- far off
- çok uzak
- far off
- uzak
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
- far and away
- (deyim) tamamen
- far and away
- öbürlerinden kat kat daha
- far and away
- (deyim) fazlasıyla
- far and away
- (deyim) çok fazla
- far and wide
- geniş ölçüde
- far and wide
- uzun uzadıya
- far away
- uzaklarda
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
- far away
- uzağa
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
- far
- {s} öbür
- far off
- dalgın
- Far East
- Uzak Doğu
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
- far
- öte
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
- far
- alıs
- far
- pek çok
- far
- çok
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
- Jane's farewell speech made us very sad.
- far
- daha uzaktaki
- far
- uzakta
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
- far
- bir hayli
- far
- ötedeki
- far
- uzağa
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
- far and away
- pek çok
- far and near
- her yerde
- far and wide
- yurdun dört köşesinde
- far and wide
- her yerde
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
- far away
- çok uzakta
Tom çok uzakta yaşamıyor.
- Tom doesn't live very far away.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
- far be it from me
- bana düşmez
- far cry from
- dağlar kadar farklı
- far famed
- çok meşhur
- far flung
- çok yayılmış
- far from
- -den ziyade
- far from
- -in yerine
- far from it
- ne münasebet
- far infrared
- uzak kırmızıaltı
- far out
- asri
- far reaching
- sonuçları çok
- far-flung
- yaygın
- far-flung
- geniş
- far-out
- geçerli
- far-out
- bilgili
- far-reaching
- kapsamlı
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.
- This could have far-reaching consequences.
- far-reaching
- geniş ölçüde
- far
- {s} mesafe katetmiş
- far apart
- ayrı düşmek
persons who are far apart.
- far back
- kadar geri
- far beyond
- ötesinde
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
- far cry from
- alâkası
- far cry from
- (deyim) Çok farklı
The result is a far cry from what we expected.
- far fetch
- çok almak
- far fetched
- Muhtemel olmayan, ihtimal dahilinde olmayan; ikna edici olmayan, inandırıcı olmayan
- far fewer
- çok daha az
- far fewer
- daha az
- far from
- Asla, hiç, alakasız, olmaktan çok uzak
- far from being
- uzak olmaktan
- far from the eyes
- uzak gözlerinden
- far future
- Uzak gelecek
- far gone
- ileri gitti
- far gone with child
- (deyim) Gebe, hamile
- far left
- çok sol
- far less
- çok daha az
- far more
- Çok daha fazla
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
- In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
- far more than
- çok daha
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
- far piece
- çok parçalı
- far post
- uzak posta
- far reaching
- Geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan
- far west
- Uzak Batı
- far-back
- ileri geri
- far-fetched
- Kabul edilmesi zor, inanılması zor, zoraki, doğal olmayan
- far-fetched
- inanması güç, kabul etmesi güç, gerçekçi değil
- far-out
- alâkasız
- far-ranging
- Geniş kapsamlı, uzak menzilli
- far-right
- aşırı sağ
- far-right
- (Politika Siyaset) aşırı bir poitik görüşü savunan grup veya insanlar
radikal dinci, radical sağcı gibi.
