O oldukça fantastikti.
- It was quite fantastic.
Onun hakkında bu kadar fantastik olan ne?
- What's so fantastic about that?
Kim olduklarını bilmediğimiz insanların arasında, çok uzak bir ülkedeki savaş yüzünden burada gaz maskeleri denemek ve hendekler kazmak zorunda olmamız ne kadar korkunç, fantastik, inanılmaz.
- How horrible, fantastic, incredible it is that we should be digging trenches and trying on gas-masks here because of a quarrel in a far away country between people of whom we know nothing.
He painted fantastically with everything as if in a dream.
He was fantastically wealthy.