Süslü bir şey giymene gerek yok.
- You don't need to wear anything fancy.
Tom sevgililer günü için süslü bir restoranda bir rezervasyon yaptırdı.
- Tom made a reservation at a fancy restaurant for Valentine's day.
Bir ejderha hayali bir yaratıktır.
- A dragon is a creature of fancy.
Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
- I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.
- Somehow I have taken a fancy to that girl.
Onun seyahat için büyük bir merakı var.
- He has a great fancy for travelling.
Bu pantolon benim için çok süslü.
- These pants are too fancy for me.
Arabam lüks değil ama beni A noktasından B noktasına götürüyor.
- My car isn't fancy, but it gets me from point A to point B.
Hiç lüks bir araba sahibi olmak istedin mi?
- Have you ever wanted to have a fancy car?
Mary'nin kocası gecikmiş yıldönümü yemekleri için onu fantazi Fransız restoranına götürdü.
- Mary's husband took her to the fancy French restaurant for their belated anniversary dinner.
Aşk sadece bir fantezidir.
- Love is just a fancy.
O, fantezi bir şey değildi.
- It wasn't anything fancy.
Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
- I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
Büyük süslü bir düğün istemiyorum.
- I don't want a big, fancy wedding.
I fancy that girl over there.
I'm not keen on him and his fancy ideas.
He initiated the game winning play with a fancy, deked saucer pass to the winger.
Do you fancy going to town this weekend?.
This box contains bottles of the fancy grade of jelly.
He took a fancy to her.
This is a fancy shawl.
The film rose from Stephen's fancy.