Tom'un müthiş bir fikri vardı.
- Tom had a splendid idea.
Ne müthiş bir akşam yemeği!
- What a splendid dinner!
Tom harika bir iş yaptı.
- Tom did a splendid job.
O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.
- Those ruins were once a splendid palace.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.