Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
- I prefer spring to fall.
Büyükannem bacağını bir düşüşte incitti.
- My grandma injured her leg in a fall.
Gurur bir düşüşten önce gider.
- Pride goes before a fall.
Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
- Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
Ham petrol fiyatı düşmektedir.
- Crude oil has been falling in price.
Saçınız dökülmeye başlayacaktır.
- Your hair will start to fall out.
Hans Berlin duvarının yıkılmasını hatırlayacak kadar yaşlıyım dedi.
- I'm old enough to remember the fall of the Berlin wall, said Hans.
Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
- If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.
- Newton saw an apple fall off a tree.
Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
- Sami falls into that category of people.
Kilise katılımı düştü.
- Church participation has fallen.
Tom nöbette uykuya dalmakla suçlandı.
- Tom was accused of falling asleep on guard duty.
Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.
- I was afraid I might fall asleep while driving.
İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
- I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
Gökkubbe onun üzerine düşmesin.
- May the firmament not fall upon him.
İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.
- The fall of the empire was inevitable.
Ne Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açtı?
- What led to the fall of the Roman Empire?
Orman sonbaharda çok güzeldir.
- The forest is very beautiful in the fall.
Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
Anadili olarak konuşan kişi sayısı 10'dan aza düştüğünde bir dil ölü olarak kabul edilir.
- A language is considered dead when the number of native speakers falls to less than 10.
Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.
- Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
Yaprakların hepsi döküldü.
- The leaves have all fallen.
Kaldırım dökülen yapraklarla kaplıydı.
- The sidewalk was covered with fallen leaves.
O tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- She is afraid of falling ill again.
Orada harika bir şelale gördüm.
- I saw a wonderful fall there.
Bu kulübe çökme tehlikesinde.
- This hut is in danger of falling down.
This is a monument to all those who fell in the First World War.
And so it falls to me to make this important decision.
Rome fell to the Goths in 410 AD.
Thrown from a cliff, the stone fell 100 feet before hitting the ground.
He set up his rival to take the fall.
Our senator fell into disrepute because of the banking scandal.
the fall of Rome.
Ghoaſt . / To morrow in the battaile thinke on me, / And fall thy edgeleſſe ſword, diſpaire and die.
She has fallen ill.
... you understand the basic principal behind relativity, bingo! The equation just falls ...
... whole thing falls apart. ...