Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
- The surface of the object is fairly rough.
Tom Mary'ye oldukça pahalı bir kamera aldı.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
Tom epeyce yaşlı, değil mi?
- Tom is fairly old, isn't he?
Tom sana adilane davranıyor, değil mi?
- Tom has been treating you fairly, hasn't he?
Herkese dürüst bir biçimde davranalım.
- Let's treat everybody fairly.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Ben bundan oldukça eminim.
- I'm reasonably certain of it.
Tom epeyce yaşlı, değil mi?
- Tom is fairly old, isn't he?
O, bana karşı dürüstçe davrandı.
- He acted fairly toward me.
Medyanın, haberleri dürüstçe sunduğunu hissediyor musun?
- Do you feel that the media presents the news fairly?
Tom'a tarafsızca davranıldı.
- Tom was treated fairly.
The weather this weekend will be fairly dry.
... Now, in French or German or English, that's fairly easy. ...
... fairly soon. ...