I don't get very many opportunities to talk with native speakers.
- Yerli konuşmacılarla konuşmak için çok fazla fırsatlarım olmuyor.
Don't let opportunities pass by.
- Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
He made the best of the opportunity.
- O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.
You shouldn't miss the opportunity to see it.
- Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.
It's not a happy occasion.
- Bu mutlu bir fırsat değil.
I never have had occasion to use it.
- Bunu kullanma fırsatım hiç olmadı.
Don't let this chance slip by.
- Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyin.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
New opportunities are opening up to you.
- Yeni fırsatlar sana açılıyor.
We caught a big break.
- Büyük bir fırsat yakaladık.
This is my big break.
- Bu benim büyük fırsatım.
Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.
- Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.
This is a big opportunity for you to show what you can do.
- Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.