fırsatlar

listen to the pronunciation of fırsatlar
Турецкий язык - Английский Язык
opportunities

Children around here don't have many opportunities to swim. - Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.

I don't get very many opportunities to talk with native speakers. - Yerli konuşmacılarla konuşmak için çok fazla fırsatlarım olmuyor.

occasions
fırsat
opportunity

He made good use of the opportunity. - O, fırsatı iyi kullandı.

He made the best of the opportunity. - O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.

fırsat
occasion

I never have had occasion to use it. - Bunu kullanma fırsatım hiç olmadı.

If there is a suitable occasion, I'll introduce you to him. - Uygun bir fırsat varsa, sizi onunla tanıştıracağım.

fırsat
chance

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

Take it easy. I can assure you that chances are in your favor. - Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.

fırsat
opening

New opportunities are opening up to you. - Yeni fırsatlar sana açılıyor.

fırsat
break

This is my big break. - Bu benim büyük fırsatım.

Give me a break. If you have something to say, stop making faces and say it. - Bana bir fırsat ver. Söyleyecek bir şeyin varsa, surat asmayı bırak ve onu söyle.

fırsat
opportunity, chance, occasion
fırsat
{i} show

Don't you think this is a good opportunity to show off your talents? - Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?

This is a big opportunity for you to show what you can do. - Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.

fırsat
room
fırsat
facility
fırsat
scope
fırsat
opportunity to
fırsat
(deyim) a bite at the cherry
fırsat
turn
fırsat
field
fırsat
opportunity (occasion)
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение fırsatlar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

FIRSAT
(Osmanlı Dönemi) Bak: Fursat
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) NÜHZE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VÜS'
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VESİLE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) MECAL
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) HULSE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VAKT
Fırsat
okazyon
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile: "İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez."- M. Ş. Esendal
fırsatlar
Избранное