fırsatı

listen to the pronunciation of fırsatı
Турецкий язык - Английский Язык
take the opportunity
fırsat
opportunity

He took advantage of the opportunity to visit the museum. - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.

He made the best of the opportunity. - O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.

fırsat
occasion

If there is a suitable occasion, I'll introduce you to him. - Uygun bir fırsat varsa, sizi onunla tanıştıracağım.

I never have had occasion to use it. - Bunu kullanma fırsatım hiç olmadı.

fırsat
chance

He made the most of the chance. - O, fırsatını iyi kullandı.

Don't let this chance slip by. - Bu fırsatı kaçırmayın.

fırsatı kaçırmamak
Seize the opportunity
fırsatı değerlendiren kimse
opportunist
fırsatı değerlendirmek
seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek
to seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek
seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek/saymak
to seize the opportunity
fırsatı kaçırmak
to miss an opportunity, to miss the bus, to miss the boat
fırsatı kaçırmak
miss the boat
fırsatı kaçırmak
miss the bus
fırsatı kaçırmak
to miss the opportunity
fırsatı kaçırmamak
to take advantage of the opportunity
fırsat
opening

New opportunities are opening up to you. - Yeni fırsatlar sana açılıyor.

fırsat
break

We caught a big break. - Büyük bir fırsat yakaladık.

Give me a break. If you have something to say, stop making faces and say it. - Bana bir fırsat ver. Söyleyecek bir şeyin varsa, surat asmayı bırak ve onu söyle.

fırsat
opportunity, chance, occasion
fırsat
{i} show

This is a big opportunity for you to show what you can do. - Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.

Last night provided a good opportunity to see a meteor shower. - Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.

fırsat
room
fırsat
facility
fırsat
scope
fırsat
opportunity to
açılma fırsatı
outlet
bütün fırsatı kullanmış olmak
have had one's chips
fırsat
(deyim) a bite at the cherry
fırsat
turn
fırsat
field
fırsat
opportunity (occasion)
hayatının fırsatı
chance of a lifetime
pazar fırsatı
market opportunity
saldırı fırsatı
ammunition
yükselme fırsatı
opportunity for advancement
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение fırsatı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

FIRSAT
(Osmanlı Dönemi) Bak: Fursat
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) NÜHZE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VÜS'
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VESİLE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) MECAL
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) HULSE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VAKT
Fırsat
okazyon
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile: "İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez."- M. Ş. Esendal
fırsatı
Избранное