Prepare to launch torpedoes.
- Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
Better to extend an olive branch than launch a missile.
- Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
They are going to send up a rocket.
- Onlar bir roket fırlatacaklar.
A moon rocket will be launched tonight.
- Bu gece bir Ay roketi fırlatılmış olacak.
The launch was successful. We're now leaving the solar system.
- Fırlatma başarılı oldu. Biz şimdi güneş sistemini terk ediyoruz.
The rocket exploded on the launch pad.
- Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
What's the idea of throwing that stone?
- O taşı fırlatmanın amacı nedir?
I told him not to throw stones.
- Ona taş fırlatmamasını söyledim.
He dashed out of the store.
- O, dükkândan dışarı fırladı.
Tom dashed out of the room.
- Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
He lost his cool and started throwing things.
- Soğukkanlılığını kaybetti ve eşyaları fırlatmaya başladı.
He's an expert at throwing knives.
- O, bıçak fırlatma konusunda bir uzmandır.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.