Edward'ı öldürme; korkmak iyidir.
- Do not kill Edward; it is good to fear.
Büyümüştüm, ama karanlıktan korkmaktan vazgeçmedim
- I grew up, but I have not stopped fearing the dark.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- The child's fear worried the parents.
Tom'un güvenliği için endişe ediyorum.
- I fear for Tom's safety.