Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
- His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
- NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.