Определение extend в Английский Язык Турецкий язык словарь
- genişletmek
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
- uzatmak
Kalışımı Pazar gününe kadar uzatmak istiyorum.
- I'd like to extend my stay through Sunday.
Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
- I want to extend my stay here for a few more days.
- {f} vermek
- {f} yaymak
- {f} devam ettirmek
- {f} uzamak
- süreyi uzatmak
- (Bilgisayar) yapılandır
- (Bilgisayar) genişletme
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
- sağlamak
- (Bilgisayar) genişlet
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Onlar fetihle bölgelerini genişletti.
- They extended their territory by conquest.
- (Bilgisayar) genişletme yaymak
- uzantı
- (Bilgisayar) geniş
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Onlar fetihle bölgelerini genişletti.
- They extended their territory by conquest.
- (Ticaret) vadesini uzatmak
- artırmak
- sunmak
- {f} genişlemek
- daha uzun ya da büyük bir hale getirmek
- sürmek
- germek
- yayılmak
- erişmek
- uzat
Kalışını beş gün uzattı.
- She extended her stay by five days.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- {f} büyümek
- {f} avcı hattına yayılmak
- kıymet takdir etmek
- büyütmek
- uzat,v.uzat: n.uzantı
- {f} yardım eli uzatmak
- teşmil etmek
- yetişmek
- {f} (yardım, kredi v.b.) vermek
- (Askeri) AÇMAK: Bir düzende, birlik ve şahıslar arasındaki aralıkları açmak
- kapsamına almak
- (Tıp) Germek, uzatmak, genişletmek, kol veya bacağı doğrultmak, fleksiyon durumundaki kol veya bacağı düz hale getirmek
- extended insurance müddeti uzatılan sigorta
- tevsi etmek
- varmak
- (Kanun) vekalet vermek
- (Askeri) uzatma
Onlar demiryolunu sonraki şehre uzatmayı planlıyor.
- They are planning to extend the railroad to the next town.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
- uzanmak
- (Askeri) temdit
- extend along
- uzanmak
- extend best wishes
- en iyi dilekleri iletmek
- extend credit
- (Ticaret) kredi uzatmak
- extend credit
- (Ticaret) krediyi uzatmak
- extend cut paste
- (Matematik) uzat kes yapıştır
- extend debt maturity
- (Ticaret) borcun vadesini uzatmak
- extend due date
- (Eğitim) son başvuru tarihini uzatmak
- extend maturity
- (Ticaret) vade uzatmak
- extend of authority
- (Kanun) salahiyetin şümulü
- extend of restitution
- (Kanun) iadenin şümulü
- extend one's authority
- yetkisini genişletmek
- extend one's leg
- ayak uzatmak
- extend one's market
- pazarını genişletmek
- extend one's market
- pazar genişletmek
- extend one's market
- piyasasını genişletmek
- extend one's market share
- pazar payını genişletmek
- extend one's scope
- kapsamını genişletmek
- extend one's sympathy
- (deyim) başsağlığı dilemek
- extend one's visa
- (Politika, Siyaset) vizesinin süresini uzatmak
- extend one's visa
- (Politika, Siyaset) vizesini uzatmak
- extend one’s thanks
- (Politika, Siyaset) teşekkürlerini sunmak
- extend out to the market
- pazara yayılmak
- extend over
- -e kadar uzanmak
- extend over a period of time
- zamana yaymak
- extend polls
- oy verme süresini uzatmak
- extend polygon
- (Bilgisayar) genişlet çokgen
- extend size
- (Bilgisayar) boyutu büyüt
- extend someone's condolences
- (Askeri) taziyelerini sunmak
- extend the gun
- (Avcılık) silahı hedefe doğrultmak
- extend the membership
- üyeliği uzatmak
- extend the membership
- üyelik uzatmak
- extend the portfolio
- portföyü genişletmek
- extend the time
- süreyi uzatmak
- extend the visa
- vizeyi uzatmak
- extend the visa
- vize uzatmak
- extend to
- -e uzatmak
- extend to
- -e genişletmek
- extend to the market
- pazara yayılmak
- extend volume
- (Bilgisayar) bölüm uzat
- extend the term of office
- görev süresini uzatmak
- extend the time
- vadesini uzatmak
- extend an invitation
- davet etmek, davetde bulunmak
- extend audience
- izleyici kitlesini genişletmek
- extend condolences
- başsağlığı genişletmek
- extend one's sympathies
- Üzüntüsünü bildirmek
- extend to
- Dahil etmek, içine almak, içermek, kapsamak
- extend, lengthen, make longer
- Genişletmek, uzatmak artık yapmak
- extend mode
- genişletme kipi
- extend selection
- seçimi genişlet
- extend selection mode
- seçimi genişletme modu
- extended
- genişletilmiş
Asla genişletilmiş garantiler almayın.
- Never buy extended warranties.
DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
- extended
- {s} geniş
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
- extended
- (İnşaat) uzatılmış
- extended
- büyütülmüş
- extended
- dışarıda
- extended
- uzamış
- extended
- (Havacılık) açık
- extended
- (Havacılık) açılmış
- extended
- (Havacılık) buton vs
- extendible
- uzatılabilir
- extendible
- genişletilebilir
- extending
- uzatmak
- extended
- temdit edilmiş
- extended
- süresi uzatılmış
- extended
- {f} uzat
Kalışını beş gün uzattı.
- She extended her stay by five days.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- extending
- {f} uzat
Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
- Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- to the extend
- ıf.kadarıyla: prep.kadarıyla
- up to some extend
- bir yere kadar
- extended
- Kapsamlı, uzatılmış, uzamış, uzun, genişletilmiş, yayılmış, geniş, büyük
- extending
- uzatarak
- extends
- uzatır
- stretch to extend; distend
- germek uzatmak için; gerilmek
- stretch, extend, elongate
- germek, uzatmak uzatmak
- stretch, extend, lie
- germek, uzatmak yalan
- to extend a warm welcome to sb
- sıcak bir hoş geldin sunumu
- to extend legs
- ayaklarını uzatmak
- to extend the lead
- yol genişletmek için
- char right extend
- Sağ Karakter Uzatma
- endlessly extend along
- uçsuz bucaksız uzanmak
- extended
- {s} büyük
- extended
- {f} genişlet: adj.genişletilmiş
- extended
- {s} uzun
Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
- If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- extended
- {s} uzatılan
- extended
- {s} uzayan
- extended
- {f} uzat: adj.uzatılmış
- extended
- {s} yayılmış
- extending
- {i} uzatma
Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- extending
- (isim) uzatma
- extends
- uzanır
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Yer çekimi etkisi her nesneden uzaya doğru her yönde ve sonsuz bir mesafede uzanır.
- The effect of gravity extends from each object out into space in all directions, and for an infinite distance.
- i'd like to extend my stay for a few days
- ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
- line up extend
- (Bilgisayar) çizgi yukarı uzatma
- para up extend
- (Bilgisayar) paragraf yukarı uzatma