Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.
- It's dangerous to expose babies to strong sunlight.
Askerler düşman ateşine maruz kaldı.
- The soldiers were exposed to the enemy's fire.
Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.
- The commander exposed his men to gunfire.
Tom her şeyi meydana çıkarmakla tehdit etti.
- Tom threatened to expose the whole thing.
Tom her şeyi ortaya çıkarmakla tehdit etti.
- Tom threatened to expose the whole thing.
Dan Linda'nın yasa dışı işlerini ortaya çıkarmak için uzun bir makale yazmaya karar verdi.
- Dan resolved to write a lengthy article to expose Linda's illegal deals.
Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.
- It's dangerous to expose babies to strong sunlight.
Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.
- He had the courage to expose the scandal.
Cildinizi çok uzun süre güneşe maruz bırakmayın.
- Don't expose your skin to the sun for too long.
Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.
- The commander exposed his men to gunfire.
Tepe ortada, ağaçsız.
- The hill is exposed, with no trees.
Şimdi her şey ortada.
- Now everything's exposed.
Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
- Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
Dan Linda'yı teşhirle tehdit etti.
- Dan threatened Linda with exposure.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Birçok tehlikelere maruz kaldı.
- He was exposed to many dangers.
Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
- Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
- Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
Fuarda görevli olmak için başvuruda bulundum.
- I applied to be an attendant at the exposition.
Bu sırrın ifşa edilmesini istemiyorum.
- I don't want this secret to be exposed.
Tom her şeyi ortaya çıkarmakla tehdit etti.
- Tom threatened to expose the whole thing.
Sen sahtekarları ortaya çıkarmalısın.
- You must expose the impostors.
Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
- Fadil exposed his dark secret.
This they do, as a rule, by exposing the child or throwing it into the sea. --Nansen, Eskimo Life (1893), page 152.