Tom'un yapacak biraz açıklaması var.
- Tom has some explaining to do.
O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
- He had no difficulty explaining the mystery.
Tom'un ne istediğini açıklama sorunu vardı.
- Tom had trouble explaining what he wanted.
Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.
- Sorry, I'm bad at explaining.
Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
- The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
Bunun niçin işe yaramayacağını sana açıklamak çok fazla zamanımı alır.
- It would take me too much time to explain to you why it's not going to work.
Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- He explained later how he made this decision.
Lütfen bana futbolun kurallarını açıklayın.
- Please explain the rules of soccer to me.
Meramını anlatmak için sadece otuz saniyen var.
- You've only got thirty seconds to explain yourself.
... cars, how would we articulate a policy explaining why the devices on our equally vital virtual ...