Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Onun sessizliği beni şaşırttı.
- Her silence surprised me.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?
Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.
- Tom was too surprised to talk.