Tom bunun acil olduğunu söyledi.
- Tom said it was urgent.
Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
- An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
- An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
Hadi, acele et! Acil.
- Come on, hurry up! It's urgent.