O kadar heyecanlıydım ki uyuyamadım.
- I was so excited that I could not fall asleep.
Bir şey yiyemeyecek kadar çok heyecanlıyım.
- I'm too excited to eat anything.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Lütfen Tom'u heyecanlandırma.
- Please don't get Tom excited.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.