Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi.
- The space race was an exciting time in history.
1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- The election campaign of 1880 was not exciting.
Ne heyecanlı bir oyun!
- What an exciting game!
O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
- He has written a number of exciting detective stories.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- This story is interesting, funny and even exciting.
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Onun tur vuruşu kalabalığı heyecanlandırdı.
- His home run excited the crowd.
Lütfen Tom'u heyecanlandırma.
- Please don't get Tom excited.
By applying electric potential to the neon atoms, the electrons become excited, then emit a photon when returning to normal.
The fireworks which opened the festivities excited anyone present.