Fevkalade sabır gereklidir.
- Exceptional patience is required.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Sherlock Holmes'ün olağanüstü problem çözme becerileri vardı.
- Sherlock Holmes had exceptional problem-solving skills.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Evimiz otobüs durağına uzak olmasının haricinde oldukça tatminkardır.
- Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.
Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Any day will do except Monday.
Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
Benim dışında herkes meşgul.
- Everybody is busy except me.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- This rule has no exceptions.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
- We had no choice except to put up with it.
Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
- I know nothing except that she left last week.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Tom vibrafonu son derece iyi çalar.
- Tom plays the vibraphone exceptionally well.
O mağaza son derece pahalı.
- That store is exceptionally expensive.
The quality of the beer was exceptional.
What an exceptional flower!.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.
Educators who are earning degrees as learning disability specialists should . . . understand the differences between learning disabilities and other exceptionalities.
... it is greatly appreciated for the exceptional technical characteristics of ...
... an exceptional natural environment ...