Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Evimiz otobüs durağına uzak olmasının haricinde oldukça tatminkardır.
- Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.
Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
- Everybody was singing except me.
Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Any day will do except Monday.
Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I know nothing about her except that she is a pianist.
İnsanların yiyecek için avlanmanın dışında yapacakları çok az şeyleri vardı.
- The men had little to do except hunt for food.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
- Nothing could be done, except wait.
Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice except to accept the consequences.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- This rule has no exceptions.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Evimiz otobüs durağına uzak olmasının haricinde oldukça tatminkardır.
- Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.
Fevkalade sabır gereklidir.
- Exceptional patience is required.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Her kural için istisnalar vardır.
- There are exceptions to every rule.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
John hariç, onların hepsi geldi.
- Except for John, they all arrived.
Biz hariç herkes gitti.
- Everyone left, except for us.
Bazı değişiklikler hariç olmak üzere, proje onaylandı.
- Except for some modifications, the project was approved.
Baş ağrım olmasaydı giderdim.
- I would go except for my headache.
Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- Except for the storm, I would have arrived earlier.
siber sözlük.
Çok fazla konuşmasının dışında, iyi bir adam.
- He is a nice man, except that he talks too much.
O gün eve gelmemesinin dışında bir şey bilmiyoruz.
- We know nothing except that he did not come home that day.
Sherlock Holmes'ün olağanüstü problem çözme becerileri vardı.
- Sherlock Holmes had exceptional problem-solving skills.
Tom olağanüstü bir liderdi.
- Tom was an exceptional leader.
Mary'nin haricinde hepimiz Tom'un partisine gittik.
- All of us went to Tom's party except for Mary.
Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Bazı özel durumlarımız olacak.
- We'll have some exceptions.
Tom hiç kimse için ayrım yapmaz.
- Tom doesn't make exceptions for anyone.
Genç adam kuralları biliyor ama yaşlı adam kural dışı durumları biliyor.
- The young man knows the rules, but the old man knows the exceptions.
Her kural için istisnalar vardır.
- There are exceptions to every rule.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- There are no exceptions to this rule.
Ücretsiz konuşma, istisnasız olarak herkes içindir.
- Free speech is for everybody, with no exceptions.
İstisnasız kural yoktur.
- There is no rule without exceptions.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
O mağaza son derece pahalı.
- That store is exceptionally expensive.
Tom vibrafonu son derece iyi çalar.
- Tom plays the vibraphone exceptionally well.
Bazı özel durumlarımız olacak.
- We'll have some exceptions.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.
There was nothing in the cupboard except a tin of beans.
But this must have been a provocation, as the emperor Antoninus Pius later acknowledged by excepting the Jews.
Nothing was to be sacrosanct or sacred, excepting reason itself.
The quality of the beer was exceptional.
... except for the really hard questions. ...
... and his vision. That's wonderful, except we have a record to look at. And that record ...