Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Pazar günleri hariç her gün çalışırım.
- I work every day except on Sunday.
Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Any day will do except Monday.
Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I know nothing about her except that she is a pianist.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
- Nothing could be done, except wait.
Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Evimiz otobüs durağına uzak olmasının haricinde oldukça tatminkardır.
- Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.
Fevkalade sabır gereklidir.
- Exceptional patience is required.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- This rule has no exceptions.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Pazar günleri hariç her gün çalışırım.
- I work every day except for Sundays.
Biz hariç herkes gitti.
- Everyone left, except for us.
Bazı değişiklikler hariç olmak üzere, proje onaylandı.
- Except for some modifications, the project was approved.
Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- Except for the storm, I would have arrived earlier.
Baş ağrım olmasaydı giderdim.
- I would go except for my headache.
siber sözlük.
Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I know nothing about her except that she is a pianist.
Geçen hafta gitmesinin dışında bir şey bilmiyorum.
- I know nothing except that she left last week.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Tom olağanüstü bir liderdi.
- Tom was an exceptional leader.
Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Mary'nin haricinde hepimiz Tom'un partisine gittik.
- All of us went to Tom's party except for Mary.
Bazı özel durumlarımız olacak.
- We'll have some exceptions.
Tom hiç kimse için ayrım yapmaz.
- Tom doesn't make exceptions for anyone.
Genç adam kuralları biliyor ama yaşlı adam kural dışı durumları biliyor.
- The young man knows the rules, but the old man knows the exceptions.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Kural yok, ama bazı istisnalar var.
- There is no rule, but there are some exceptions.
İstisnasız hiçbir kural yoktur.
- There is no rule without exception.
İstisnasız kural yoktur.
- There is no rule without exceptions.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
Tom vibrafonu son derece iyi çalar.
- Tom plays the vibraphone exceptionally well.
Mary son derece güzel bir kız.
- Mary is an exceptionally beautiful girl.
Bazı özel durumlarımız olacak.
- We'll have some exceptions.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.
There was nothing in the cupboard except a tin of beans.
But this must have been a provocation, as the emperor Antoninus Pius later acknowledged by excepting the Jews.
Nothing was to be sacrosanct or sacred, excepting reason itself.
The quality of the beer was exceptional.
... except for the really hard questions. ...
... Complete minus one. Our closest approximation to a computer that runs every program except ...