Bana kesin bir cevap ver.
- Give me an exact answer.
Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
- The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- I would choose the exact same thing.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Uçak tam olarak dokuzda vardı.
- The plane arrived exactly at nine.
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
Bu tam olarak doğru değil.
- That isn't exactly right.
Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- Tom was exactly twelve minutes late.
Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
- Listen carefully and do exactly what I tell you.
Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
- The portrait looks exactly like the real thing.
Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
- I think I'm starting to understand exactly what real love is.
O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
Sen ve Tom tamamen aynısınız.
- You and Tom are exactly the same.
Yapmakta olduğum aynen budur.
- That's exactly what I was doing.
Senin yaptığını aynen yapardım.
- I would've done exactly what you did.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Onu Tom'a kesinlikle söyleyemem.
- I can't exactly tell Tom that.
Bu Tom'un kesinlikle korktuğu şey.
- That's exactly what Tom was afraid of.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
- I know exactly when that happened.
Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
- Tom knows exactly what to do.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Tümüyle burada olman gerekmiyor.
- You're not exactly supposed to be here.
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
Tam olarak ne yapıyorsun?
- What exactly are you doing?
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
O tam olarak doğru bir karşılaştırma değil.
- That's not exactly an accurate comparison.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
to exact revenge.
exact accounts.
In my doings I was exact.
That's precisely what I meant.
- That's exactly what I meant.
Give me a precise answer.
- Give me an exact answer.
They both did the exact same things in the exact same way.
dead center; dead aim; a dead eye; a dead level.
So you're saying that we have only three days left? / Yes, exactly!.
His complaint was exactly that she failed to meet the deadline by four days.
The edge is not exactly straight.
They both did the same exact things in the same exact way.
... will show the exact same movies that we have just rented, both from the Web and from the ...
... In other words, the exact same ideology that let Toyota cream all three of Detroit's big ...