How can I ever get there in time.
It was ever thus.
Why are you always so nice to everybody?
- Why are you always so nice to everyone?
Tom thinks that women always tell their best friends everything.
- Tom thinks women always tell their best friends everything.
Did I ever!.
This family empathy measure is highly related to ever use of birth control but not to any measure of continuous use.
He's back and better than ever.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
- Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
Kylie Minogue, şimdiye kadar duyduğum en iyi şarkıcıdır!
- Kylie Minogue is the best singer I've ever heard!
Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
- I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
Hiçbir şey daima güvende değildir.
- Nothing is ever secure.
Tokyo Kulesi'ni hiç gördün mü?
- Have you ever seen Tokyo Tower?
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.
- He's the most dangerous man who ever lived.
Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Who was the greatest philosopher that ever lived?
Herhangi bir zamanda şehre gelirseniz, beni görmeye gelin.
- If you ever come to town, come to see me.
Tom'u herhangi bir zamanda tekrar göreceğimizi düşünüyor musun?
- Do you think we'll ever see Tom again?
Eğer bize yardım ederseniz, herkes memnun olur.
- Everyone will be happy if you help us.
Eğer kenara çekilirsen, herkes için yer olur.
- If you would move over, there would be room for everyone.
Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
- Stir once every fifteen minutes.
Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
- We go to the theater once every two weeks.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
- I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
Herkes hayatında yanlış şeyler yapar.
- Everyone does wrong things in their lives.
Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.
- This was the first Japanese food I had ever tasted.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.