Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Sana bir dolar ödersem, eşit oluruz.
- If I pay you a dollar, we'll be even.
O bir sineğe bile zarar veremez.
- She can't even harm a fly.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
- Her birthday party will be held tomorrow evening.
Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
- Tom has been calling me regularly every evening.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
- Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
On iki, çift bir sayıdır.
- Twelve is an even number.
Sanırım biz şimdi çiftiz.
- I think we're even now.
Tarafsızlık bile taraflıdır.
- Even impartiality is partial.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
- He remained calm even in the presence of danger.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
- As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Fırtına daha da şiddetlendi.
- The storm became even more violent.
Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
- There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
- About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
Tom ve Mary aynı şeyler hakkında bile konuşuyorlar.
- Tom and Mary even talk about the same things.
Mary sadece Tom'un arkadaşı olduğunu değil aynı zamanda onu tanıdığını bile reddetti.
- Mary not only denied that she was Tom's friend, but that she even knew him.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
- I hardly even know you.
Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
- Tom has been calling me regularly every evening.
Tom bir bağış toplama etkinliği düzenliyor.
- Tom is organizing a fundraising event.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Biz dahi Tom'dan hoşlanmıyoruz.
- We don't even like Tom.
Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum.
- I don't even remember what Tom looked like.
Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
- The events unfolded just as she predicted.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Tom oldukça faydalı, üstelik hoşgörülü.
- Tom is quite helpful, indulgent even.
Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
- This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
Yine de... bana tokat atmak zorunda değildi!
- Even so ... she didn't have to slap me!
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
- My water broke on the evening of the predicted birth date.
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
- The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
Şirket politikasına ters olmasına rağmen, Tom ve Mary her karşılaşmada öpüşür ve birbirlerine sarılırlardı.
- Even though it's against company policy, Tom and Mary kiss and hug every time they meet.
O, çok yaşlı olmasına rağmen, o sağlıklıdır.
- Even though he's very old, he's healthy.
Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- You knew it was impossible and even then, you tried.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
Bir profesör, Alex kelimeler kullanıyor olsa bile buna dil demenin yanlış olacağını söylüyor.
- One professor says that even if Alex is using words, it's wrong to call it a language.
O, meşgul olsa bile gelecek.
- Even if he is busy, he will come.
Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
- What do you believe is true even though you cannot prove it?
Şu anda kendine ait bir piyanosu olmasa bile Tom hâlâ piyano çalabiliyor.
- Tom can still play the piano even though he doesn't own one now.
İki, dört, altı ve sekiz çift sayıdırlar.
- Two, four, six and eight are even numbers.
Her çift sayı iki asal sayının toplamıdır.
- Every even number is the sum of two primes.
Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
- Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
Bu hava karardıktan sonra bile oldukça güvenli bir yerdir.
- It's usually a pretty safe place, even after dark.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Hatta onlara dokunmayın.
- Don't even touch them.
Nanotubes glow, even within biological cells.*Increases in body mass index, even within non-obese levels, raise the risk for Type 2 diabetes mellitus: a follow-up study in a Japanese population. *Cognitive scores, even within the normal range, predict dea.
Kayboldum ve daha da kötüsü, sonra yağmur yağmaya başladı.
- I got lost, and to make it even worse, it then began to rain.
O daha önce olduğundan daha da kötü.
- It's even worse than it was before.
Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık.
- We shared the money evenly among the three of us.
Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
- Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
- Even if my house catches fire it would soon be put out.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Pazartesi akşamları nereye gidiyorsunuz?
- Where do you go on Monday evenings?
Tom Pazar akşamları genellikle evdedir.
- Tom is usually at home on Sunday evenings.
He looked at her evenly.
O zengin ve daha da iyisi o çok güzel.
- She's rich, and even better, she's gorgeous.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Çocuğun ifadesi hayal kırıklığını gösterdi, ama öyle olsa bile o umut ışığı ile yüzümüze baktı.
- The boy's expression showed his disappointment, but even so he looked up at our faces with a glimmer of hope.
Öyle olsa bile, sen bir insansın.
- Even so, you are a human.
Biraz soğuk olsa bile yüzmeye gidelim.
- Even though it's a bit cold, let's go swimming.
Tom takımda olsa bile, o sadece yedek kulübesinde bekler.
- Even though Tom is on the team, he's just a bench warmer.
O diyette olsa da çikolatalı kek onu cezbetti.
- The chocolate cake tempted her even though she was dieting.
Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
- Even though it's optional, you should still do the homework.
When the even was come they brought unto him many that were possessed with devylles .
We're usually at home in the evening.
- We are usually at home in the evening.
The wind died down by the evening.
- The wind calmed down in the evening.
Four, fourteen and forty are even numbers.
I was strong before; but now I am even stronger.
We need to even this playing field; the west goal is too low.
Clear out those rocks. The surface must be even.
He put me on the scale in my underwear and socks: 82 pounds. I left, humming all day long, remembering that once upon a time my ideal weight had been 84, and now I'd even beaten that. I decided 80 was a better number, a nice even number to be.
Despite her fear, she spoke in an even voice.
The distribution of food must be even.
This is my commandment, that ye love one another, even as I have loved you.
That was before I was even born.
There is no doubt in my mind that the introduction of bag searches—even though it’s random, even though it’s not 100 percent—dramatically improves the security posture of this huge, sprawling subway system, which I believe is a top-tier target of Al Qaeda right now, even as we speak,” said the police official, Michael A. Sheehan.
It's even money that it will rain today.
He made two piles of clothes even steven and let me pick which one I wanted.
She left him, even though she still loved him.
The questioners are not even-handed in dealing with the candidates.
Spread the icing evenly over the cake.
To avoid arguments, he divided the sweets evenly between his two children.
I am at home every evening.
- I'm at home every evening.
The wind calmed down in the evening.
- The wind died down by the evening.
It is not going to rain this evening.
- It isn't going to rain this evening.
We are usually at home in the evening.
- We're usually at home in the evening.
... an aged the asia-pacific will help them create even more jobs ...
... Milton wrote or when Shakespeare wrote or even when Dickens wrote? Their names will ...