Siz insanları anlamıyorum.
- I do not understand you.
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I brought you a little something.
Bu kitabı sana vereceğim.
- I will give you this book.
Sizin hangi tür şarabınız var?
- What kind of wine do you have?
Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love living with you.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Artık seni sevmiyorum.
- I no longer love you.
Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.
- I will be glad to help you.
Size patatesleri haşlayacağım.
- I'll boil you the potatoes.
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourselves.
Hepiniz kendinizden utanmalısınız.
- You should all be ashamed of yourselves.
I will show you some pictures.
- Ich werde euch ein paar Bilder zeigen.
All you need to do is trust each other.
- Ihr müsst nichts tun, außer euch zu vertrauen.